Haber

Erkan Baş: İttifak olarak seçim barajını düşürme hamlesine yanıt veremedik

İSTANBUL – Seçim sürecinin en tartışmalı konularından biri de Emek ve Özgürlük İttifakı’ndaki ‘ortak liste’ polemiği oldu. İttifakın bileşenlerinden Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) ittifak çatısı altında kendi logosu ve adaylarıyla seçime girme kararının yol açtığı kriz çözüldü ama tartışma çıkmadı son.

14 Mayıs seçimleri öncesi TİP’in Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi listesinden seçime girmesini savunanlar, seçim sonuçlarının ardından “Kendi logonuzla girme ısrarınız ittifaka milletvekili kaybettirdi” diye eleştirdiler. Yaşanan gerilim seçim çalışmalarına ve sandığa yansımamış, ittifakın devamlılığı sorgulanır hale gelmiştir.

Yaşananlar, tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da gündemindeydi. TİP de aktif siyaseti bıraktığını açıkladığı röportajda Demirtaş’ın sıraladığı eleştirilerden nasibini aldı.

Tartışmanın TİP tarafı ise ittifaka milletvekili kaptırmadıklarını düşünüyor. Gazete Wall’da süreci değerlendiren TİP Genel Lideri Erkan Baş, tartışmalara itidalli yaklaşıyor.

‘Arkadaşlarımla yüz yüze görüşmeyi tercih ederim’

Baş’ın seçim sürecine ilişkin gözlemlerinden biri de seçim barajıyla ilgili. Erkan Baş’a göre geçen yıl Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklikle barajın yüzde 10’dan yüzde 7’ye indirilmesi HDP’ye yönelik bir saldırıydı. Bu hamlenin kendi deyimiyle “dayanışma oylarının” HDP’ye gitmesini engellemek için yapıldığını söyleyen TİP lideri özeleştiri yapıyor ve Emek ve Özgürlük İttifakı olarak bu hamleye yanıt veremeyeceklerini belirtiyor.

Erkan Baş, TİP Genel Merkezi’nde gerçekleştirdiğimiz söyleşide, seçim öncesi Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak ve Figen Yüksekdağ’ı cezaevlerinde ziyaret ettiğini anlatan Demirtaş’ın sözlerine basın aracılığıyla yanıt vermeyeceğini belirterek, “Tartışmayı tercih ederim. arkadaşlarımla yüz yüze.”

“Kürtlerle yan yana olmazsak oy alırız” sözlerini söylemediğini söyleyen Erkan Baş, “Kürtlerle yan yanayız, aynı ittifak içindeyiz. ” diyerek, “İttifaktan yana milletvekili çıkarabileceğimiz iki bölgede YSP’den yana seçimlerden çekildik. Sonuç belli, girseydik temsilci seçerdik.” kullanır.

‘SUBLİMİNAL FOTOĞRAF’

Sohbeti bitirip fotoğraf çekimine geçtiğimizde Selahattin Demirtaş’ın arkasında duran kitabı Devran, parti binasındaki odasında kütüphane önünde poz verirken gözüme çarpıyor. Erkan Baş’a çektiğim fotoğrafı ve kitabı gösterdiğimde odadaki TİP’liler ‘Subliminal fotoğraf’ diye espriler yapıyor…

– Oyunuz beklentilerinizi karşıladı mı?

Tabii ki daha fazla satın almak isteriz. Ancak hedeflerimiz açısından baktığımızda ve ülkenin sadece yarısının sandıkta TİP seçeneğinin olduğunu düşündüğümüzde gideceğimiz yerlerden sonra hedefimize ve beklentimize çok yaklaştık. sağlamlaşarak seçimlere girin. Bu, 1 milyona yakın tabeladaki oy ve yüzde 1,76’lık oranın 87 seçim bölgesine yansıdığı zaman görülecektir. Buna seçim sistemindeki değişikliği ve siyasi süreçte ortaya çıkan ek sorunları da eklediğimizde istediğimize yakın bir sonuç aldığımızı söyleyebilirim. HDP geleneğini bir başka boyutta anlatayım, TİP son 60 yılda bu orana ulaşan ilk sosyalist parti oldu. Seçim sonuçları ne olursa olsun bu gözden kaçırılmamalıdır. Bu, özellikle TİP için değil, tüm sosyalistler için son derece değerli bir gelişmedir.

İstanbul’a bir milletvekili, İzmir ve Antalya’ya da bir milletvekili çıkarma fırsatını az bir farkla kaçırmış olmamız kendimize ıstırabımızdır. Sözde “stratejik oylama” adı altında kamuoyunu endişelendiren ve muhtemelen daha çok TİP’i hedef alan manipülasyon sonucu kaybettiğimiz 3 milletvekili iktidar partilerine gitti.

Tekrar edeyim, bunu yeterli görmüyoruz. Özellikle Türkiye’nin ihtiyaçlarına baktığımızda yıllardır devam eden ve muhtemelen daha da kötüleşecek olan işçi akını ile yetinmek mümkün değil. Daha iyisini yapmalıyız, ancak bunun mümkün olduğunu gösteren bir sonuç olarak buna değer veriyoruz.

‘DİSK ÜYE SAYISININ 4 KATINI OY VERDİK’

– Türkiye’nin her yerine girseniz nasıl bir sonuç beklersiniz?

Sadece matematik açısından bakarsanız yüzde 3’e yaklaştığımız hesaplanıyor. Buna bir şey daha eklemek gerekiyor girmediğimiz yerlerin ortasında sanayi şehirleri ve büyükşehirler var. Bursa’nın Ankara 1. Bölge, İzmir 1. Bölge gibi ortalamanın çok üzerinde oy alacağımız bir bölgesinde seçimlere katılmadık. Biz buralarda ittifak lehine geri çekildik, belirtelim.

Aydın, Manisa, Antep vs Türkiye ortalamasının üzerinde oy alacağız. Onu da eklediğimizde yüzde 3’ü geçmiş olacaktık. Madem sordunuz, bir şey daha ekleyeyim, seçime girmenin yasal zorunluluğu 41 ilde seçime girmek iken ve bizim muhalefete zarar vermemek için acelemiz varken, seçime gideceğimiz illerde girmeyi seçmek zorunda kaldık. oy potansiyelimizin en düşük olduğu Bayburt ve Gümüşhane gibi örgütlenme faaliyetleri daha az. Müsaadele girdiğimiz iller ortalamamızın en yüksek olduğu yerler değil, aksine büyük çoğunluğu çok gerilerde kalan yerler olmak zorundaydı.

– Türkiye İşçi Partisi’ne eğitimli ve orta sınıf bölgelerden önemli oylar almanıza rağmen kadrolulardan ve yoksul mahallelerden çok fazla oy alamadığınız yönünde bir eleştiri var. Her iki tarafta da bir sefer yürütmek mümkün değil miydi?

Bu yorumları biraz hızlı ve ezberlenmiş değerlendirmeler olarak görüyorum. Biz sonucun prestijiyle Türkiye’nin yüzde 99’u işçidir diyen bir partiyiz. Türkiye’nin tepesine çökmüş en zengin yüzde 1 dışında toplumun büyük bir bölümü emeğiyle, alın teriyle geçiniyor; çalışmazlarsa hayatına devam edemeyen insanlar. Bu nedenle oy almayı ve hatta çabamıza dahil etmeyi hedeflediğimiz insanlar. Bu yüzden burada neden çok oy aldık diye endişelenmemize gerek yok. Şunu da eklemek gerekir ki; İlçeler ya da iller düzeyinde baktığımızda gördüğümüz tablo mahallelere indirdiğimizde gördüğümüz tablodan biraz farklı. Örneğin İstanbul’un Bayrampaşa, Eyüp, Esenyurt, Küçükçekmece gibi görece yoksul mahallelerinde, Tuzla sınırında, Pendik ve Kartal’da Türkiye ortalamasının üzerinde oy aldığımız örnekler var diyelim. İlçe bazında Türkiye’de en çok oy aldığımız yerlere baktığımızda Hatay’da Samandağ ve Defne var, bazı sanayi ilçelerinde de değerli oylar aldık. Bunlar bizim için değerli kazanımlar. Her zaman altını çiziyorum, yeter, tamam diyebileceğimiz bir durum yok ama kısa yorumlarla da önemsizleştirilebilecek bir tablo ile karşı karşıya değiliz. Ayrıca yıllar sonra ilk kez gerçek değerlendirmelerin yapılabileceği rakamlardan bahsediyoruz, bu konuda önemli ve ağır çalışmalar yürüteceğiz, temele dayalı araştırmaların takipçisi olacağımızı belirtmek isterim. büyük bir özenle sağlıklı tartışmaların temelini oluşturacak gerçek veriler.

Meclis’i, Meclis’i siyasetin merkezine koyan bir parti olmadığımızı da ekleyelim. Siyasetini bire bir toplumsal çabalar ve toplumsal örgütlenmeler üzerine inşa eden bir partiyiz. Türkiye’de sendikalı ve toplu sözleşmeli personel sayısına baktığımızda gördüğümüz tablo içler acısı; Kadın örgütlerinin, gençlik örgütlerinin, çevre örgütlerinin yani toplumsal çabaların bu kadar zayıf olduğu bir ülkede bu oyunun çekildiği de gözden kaçırılmamalıdır. Rastgele bir ülkedeki militan, hırçın bir personel birliğinin milyonlarca üyesi olduğunu varsayalım. Bir kısmı da o ülkedeki işçi ve devrimci partilere oy veriyor. Şimdi Türkiye’de DİSK üye sayısının 4 katı oy almış bir işçi partisi gerçekliğinden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu tabloda yeni bir durumla karşı karşıya olduğumuzu belirtmeliyim. Bu durumun dünya ölçeğinde sosyalist hareket için bir değerlendirme konusu olacağını düşünüyorum.

‘TİP KAYIP AVUKAT NEREDE, ÖRNEĞİ YOK’

– HDP, TİP ve diğer dört bileşenin oluşturduğu ittifakta kriz yaşandı ve bu da aşıldı. Bu süreçte HDP’ye teklifiniz neydi? Teklifiniz ittifaka ne getirdi?

Seçim sürecinde ittifakın iç tartışmalarını mümkün olduğunca kamuoyu önünde yapmamaya gayret ettik. Bazı vatandaşlarımız ve arkadaşlarımızın haklı şikayetleri, eleştirileri ve teklifleri olmuş; Bunların hepsinin kafamızda yeri var. Seçim sürecinde elimizden geldiğince onları dinlemeye, dinlemeye, anlamaya, varsa eksikliklerimizi gidermeye çalıştık. Bundan sonra da böyle devam edecek. Bir eksiklik varsa, bir yanlışlık varsa, bir eksiklik varsa bunları telafi etmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Ancak bu tartışmalara girmemek için özellikle seçim döneminde konuşmadık. Bu ittifakı felç etmeye ve bozmaya yönelik bilinçli bazı çabaların olduğunu ve bunlara yanıt vermeme kararı aldığımızı söylemeliyim.

Şimdi seçim bittiğine göre, sadece örnek olarak bize atfedilen ama bizimle ilgisi olmayan görüşler hakkında birkaç söz söyleyeyim.

Öncelikle Türkiye İşçi Partisi olarak ülke genelinde başka listelerle seçime girelim demedik. Bizim önerimiz tüm iller ve bölgelerin tek tek konuşulması ve burada ne yapılması gerekiyorsa yapılmasıydı. Açık söyleyeyim, bu durumda birçok ilde Yeşil Sol Parti’nin listelerine girmesi gerekecekti ve biz bunu gördük ve önerdik. Ancak bazı illerde TİP listesinden çift taraflı girmek daha mantıklı gelirken, bazı illerde sadece TİP listesinden girmek daha mantıklı geldi. Önerilerimizi temelde bu doğrultuda yaptık. Bunu bilgiyle, kuruluşlarımızdan ve kamuoyundan aldığımız değerlendirmelerle özgürce konuşmak gerekiyordu. Bu bizim teklifimizdi. HDP’nin kapanma tehlikesi ve bir ölçüde de bilinçli manipülasyonların yarattığı kamuoyu baskısı nedeniyle bu tartışmaları sağlıklı bir şekilde yürütemedik. Şimdi soracak olursanız, “Türkiye İşçi Partisi ayrı listelere girmek konusunda kırmızı çizgi çekti ve buradan esnemedi” diyenler ya da hatırlayanlar hala çoktur. Açık olmak gerekirse, bunu hiçbir düzeyde söylemedik.

Her yöreye ayrı ayrı değer verilmesi gerektiğini belirtmiştik. Şimdi bugün baktığınız zaman ‘O kadar milletvekili kaybetti’ diye yine ezbere konuşuluyor. Bunların hiçbiri gerçek değil. Bakın, ‘İPUCU çok fazla vekil kaybetti’ yazan rastgele bir kişiye gidin ve ona sorun. Nerede? Hangi ilde, hangi bölgede bu milletvekili kaybedildi? Böyle bir örnek yok. Muhtemelen bir iki yer için tartışılır ama böyle olacağı söylenemez ama bazı merkezler tarafından üretildiğinden şüphe duymadığımız söylentiler hızla yayılıyor ve ne yazık ki gerçeğin yerini alabiliyor. Ama bakın ben tam tersini söylüyorum: İstanbul, İzmir ve Antalya’da kıl payı denilen 3 milletvekilini kaybettik. Bu 3 milletvekilinden 2’si AKP’ye gitti. Yani TİP’e yapılan bu baskı sonucunda hükümet 2 milletvekili daha kazandı. Şimdi rakamlar önümüzde; Mesela TİP’ten Ankara 1. Bölge’ye girerseniz vekil kazanırsınız dedik. CHP’nin listesinden sonra 2 tane olur diyen çok var değil mi? Mesela TİP Ankara’ya girseydi HDP’ye bir milletvekili kaybettik denilecekti. Mesela Muğla’da Türkiye İşçi Partisi’nden girilsin deyip sonucu görelim dedik. Türkiye İşçi Partisi girseydi Muğla’da yarattığımız sinerji ile milletvekili kazanmamız mümkün olabilirdi. Hatay ortada… Bu açıdan her yere baktığında yanlış düşünenler üzülüyor ama sürece kasten ve isteyerek zarar verenler ne yazık ki mutlu.

Üstelik tersi olsaydı, yani Yeşil Sol Parti listelerinden TİP kazansaydı, bugün bizi suçlayan, ittifakımızı bozmak için o saçma sapan tartışmaları yapanlar büyük ihtimalle: “TİP, hiçbir değeri olmayan milletvekilleri kazandı. oyları olmamasına rağmen haklılar.” Bu saçmalıklara teslim olmamalısın.

Bu söylediğimiz şeylerden biri. Şimdi geriye doğru bakalım, seçime girmeyip ittifakımızdan yana geri çekilen yerlerde somut bir başarı oldu mu? TİP, Ankara 1. Bölge’de seçime girmedi. Yetkimiz elden gitti. Bunun sorumlusu muhtemelen Türkiye’nin Personel Partisi değildir. Aydın’da kazanmak istedik, Türkiye Kurmay Partisi girmedi. Kazanamadık. Türkiye Kurmay Partisi Bursa’da bir bölgeye girmedi. Kazanamadık. Dolayısıyla Türkiye Personel Partisi’nin seçim öncesi kendi çalışma ve araştırmalarıyla sunduğu teklifte bir yanlışlık olmadığını söyleyebilirim.

‘SEÇİM BARAJI HDP’LİLERİN OYLARINA OPERASYON OLDU’

– Mesela ittifakın en çok milletvekilinin olduğu şehir olan İstanbul için örneğiniz neydi?

İstanbul’da bölge paylaşımı yapılabilir. Bir kez talep edildikten ve sağlam bir temelde tartışıldıktan sonra, kesinlikle her yere gitmenin bir yolu olacaktır. Bakın temelde halkın manipüle edildiği bir sorun var. Barajın yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmesi HDP’nin oylarını düşürmeye yönelik bir operasyondu. Hatırlayın bu ilk konu olduğunda ‘bilgili’ arkadaşlar MHP’nin barajla sorunu olduğu için barajın yüzde 10’dan yüzde 7’ye indirildiğini söylediler. Ancak MHP’nin ittifakta baraj sorunu yok. Yani MHP’nin baraj sorunu yaşaması için ittifaktan çıkması gerekiyor. Oradaki temel motivasyon, HDP’nin oylarını düşürmekti çünkü AKP, MHP’den ayrılın ve özgürce hareket edin deme seçeneği sunmayacaktı. HDP’yi tecrit etmekti, bizim karşı teklifimiz ise Emek ve Özgürlük İttifakı’nı daha güçlü, yaygın ve örgütlü hale getirerek bu oyunu bozmak için geliştirilmiş bir teklifti. HDP ve diğer dost güçlerle bu ittifakı tüm zorluklara rağmen sürdürmemiz hala değerlidir.

‘ANKARA 1. BÖLGEYE KARŞI TİP BEKLEDİ, GİTSE BAŞVURU YAPACAK VEKİLENDİRDİ’

– ‘Güvenli oy’ olarak nitelendirilen ve HDP’ye verilen oyların adresini değiştirmek için baraj düşürüldü mü?

Güven demeyelim, destek diyelim, dayanışma oyu diyelim, sürece uygun tercih diyelim. Seçmen oy verdiği partinin kayıtlı seçmeni olmuyor… Zaten yüzde 10 barajı Kürtlerin ve sosyalistlerin mecliste temsil edilmemesi için konmuştu. HDP bu eşiği aştı mı? Bu barajı geçmenin faydalı olacağını düşünen vatandaşlar da destek verdi, oy kullandı ve baraj yıkıldı. Ve o günden bu yana yüzde 10 barajı işlevsiz hale gelirken, HDP ve toplumun geniş kesimleri nezdinde yeni bir ilginin oluşmasına da vesile oldu. Bunu önlemek için baraj yüzde 7’ye indirildi ve bu yaklaşımın HDP’nin milletvekili seçme ihtimalinin düşük olduğu bölgelerde vatandaşların oy tercihini değiştirebileceğini gördüler. Bu, HDP’nin milletvekili seçme ihtimalinin düşük olduğu yerlerde HDP’ye oy verilmesini anlamsız kılmaya yönelik bir girişimdi. Ya da İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Adana’da, Mersin’de çok kolay ‘HDP’ye oy verelim barajı geçelim, AKP’ye 50-60 milletvekili eksilsin’ mantığı yıkılmaya çalışıldı. Ne yazık ki, bir ölçüde başarılı oldu.

Bu saldırıyı geliştiremedik ve gereken cevabı veremedik. Mesela AKP’nin yaptıklarına bakan herkes kaybettiği oyların ittifakta kalmasını sağladığını söylüyor. Yine Refah Partisi ittifaka girdi, kendi adı ve amblemiyle seçime katıldı, birçok kişi AKP ve MHP’nin tek liste yapacağını düşündü, MHP kendi listesiyle girdi ve ittifakın toplam oylarının korunmasını sağladı. , vesaire.

Türkiye İşçi Partisi de ittifaktan gidebilecek oyları elinde tutmayı ve ittifaka yeni oylar kazandırmayı amaçlıyordu. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın toplam ilgisini ve gücünü artıracak bir model arıyorduk. Nitekim farklı listelerle girdiğimiz yerlere baktığımızda bunu başarabildiğimiz birçok örnek var ve girmediğimiz yerlere de sadece HDP açısından bakmıyorum ne yazık ki bizim ittifak daha fazla oy kaybetti.

Şunu da belirteyim, örneğin yüzde 3 oy alma ve Hazine yardımı hakkını elde etme arzumuz konusunda çok haksız eleştiriler var. Muhtemelen sadece yüzde 3 ile Hazine yardımı almak için seçime giren bir parti, oy alabileceği seçimlere girmekten çekinmeyecektir. Yani endişemiz yüzde 3’ü geçseydi Ankara, İzmir, Bursa, Antep’te seçime girerdik. Daha birçok il de girerdik, o yüzde 3’ü de alırdık. Bu kadar kolay dedikoduların yayılmasına ve inanılmasına gerçekten şaşırıyorum.

– Mesela Ankara 1. Bölge’den bahsettiniz. Burada Emek ve Özgürlük İttifakı milletvekili çıkaramadı. TYPE kadar oy potansiyelinizin yüksek olduğunu söylüyorsunuz. İttifakı neden bu bölgede seçime ikna edemediniz?

Biz daha önce seçilmemiş bir partiyiz. Dolayısıyla Türkiye İşçi Partisi’nin oyu potansiyel bir oydu. Bu potansiyeli gördük ve kamuoyu ile paylaştık. Ama şunu söyleyeyim; Özellikle sol siyasete yön vermeye çalışan arkadaşlarımızın bir kısmı hayattan koptu. Bu bizim hayalimiz dediler, oy falan alamayız dediler.

Ankara 1. Bölgemizde elimizdeki veriler TİP’in milletvekili seçebileceğini gösteriyor. Ancak bu bilgi, Yeşil Sol Parti’nin TİP’ten milletvekili seçememe ihtimalini de yaratıyor. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kazanımlarını korumaya öncelik verdik. HDP önceki 4 seçimde o bölgeden milletvekili seçmişti. Bu galibiyeti kaybetme riski nedeniyle TIP aday göstermeyi reddetti. Ancak sonuç ortada; Türkiye İşçi Partisi Ankara 1. Bölge seçimlerini kazansaydı milletvekili seçecekti.

çok merak ediyorum; TİP’in sadece sosyal medyada olduğunu, oy almayacağını, vekil olmasının imkansız olduğunu söyleyen arkadaşlar şimdi özür dileyecek mi?

‘BAZI GAZETECİLER, YETKİLİLER, SÖZDE ARAŞTIRMACILAR…’

– Onlar kim?

Sözde bazı gazeteciler, yazarlar, araştırmacılar… Bakın, bir kişinin siyasi görüşü varsa, rastgele bir partiye oy vermek istiyorsa veya bir partiye oy verilmek istemiyorsa bunların yasal olduğunu anlıyorum. Ama bahsettiğim kişiler kesinlikle yalancı. İsim aslında hiç gerekli değil. ‘İstanbul’da kapı kapı araştırma yaptık, TİP tek temsilci çıkaramayacak, TİP’e oy boşa gidecek’ sözleriyle araştırmanın sonuçlarını paylaşanlar oldu. Bilerek yalan söylediler. Daha da kötüsü, bunu, karşılığında para aldıkları kaynaklara olan bağlılıkları nedeniyle yaptıklarını biliyoruz.

‘KÜRTLERLE YAN, OMUZ DURUYORUZ’

– Geçenlerde HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Artı Gerçek’ten İrfan Aktan’a verdiği röportajda kendisine “Kürtlerin yanında olmazsak oy alabileceğimiz kesimler var” dediğinizi söylemişti. En azından yayınlanan metinden bu anlam çıkarıldı, siz ve TİP eleştirildiniz. Bu terimleri kullandınız mı?

Mesela seçimden önce bir şey oldu, durumumu değiştirmeyeceğim… Hukuksuzca cezaevinde tutulan, iktidarın gayesi haline gelen, bizim hukukumuz olan kişilerle basın üzerinden tartışmak bizim tarzımız değil. . Onun için Selahattin Demirtaş’ın hangi şartlarda söylediğini, ne söylediğini, tam olarak ne söylediğini, nasıl yazıldığını bilmeden, kendisi ile görüşmeden onun hakkında yorum yapmayacağım.

Ama bizim konumumuzu şöyle açıklayayım: Gültan Hanım’ın seçim öncesi yaptığı açıklamadan sonra 2 günde 3 cezaevini ziyaret ettim. Ben de gidip arkadaşlarımızla görüştüm, Selahattin Demirtaş, Gültan Hanım ve Figen Hanım’ı ziyaret ettim. Arkadaşlarımla yüz yüze konuşmayı tercih ederim. Ama bana atfedilen o sözü söylemedim, Demirtaş da benim böyle bir şey söylediğimi iddia etmedi. Ancak bu şekilde yansıtılmak ve alçakça bir polemik yaratmak amaçlanmaktadır.

Neyse özetle Türkiye İşçi Partisi böyle bir şey söylemedi. Pratik olarak zaten Emek ve Özgürlük İttifakı içindeyiz, yani Kürtlerle yan yana, omuz omuza duruyoruz. İşin ilginç tarafı Türkiye’de birileri bizi HDP ile yan yana olduğumuz için eleştiriyor ve bunu herkes görüyor. Ama biz kimin ne söylediğine göre siyaset yapmıyoruz. Türkiye’de kurtuluşun Türk ve Kürt emekçilerinin ortak emeği olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla yan yana durmak bize oy falan kaybettirdi, böyle bir düşüncemiz yoktu. Bundan sonra bir daha asla olmayacak. Aksine Türkiye’deki tüm emekçilerin yan yana olması için çaba göstermeye devam edeceğiz. Bu bizim duruşumuz ve tavrımızdır.

‘DEĞERLENDİRME SÜRECİNE İHTİYACIMIZ VAR’

– Demirtaş, bire bir görüşmede Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kağıt üzerinde kaldığını söyledi. İttifak hakkında ne düşünüyorsunuz?

İttifakı seçimlerden çok önce kurmaya çalıştık. Bunu hep birlikte yaptık. İttifakın oluşum süreci gereken hız ve yoğunlukta gerçekleşmedi diyelim. Çok daha geniş bir ittifak kurmak için çaba sarf ettiğimizi ve bunun gerçekleşmemesine üzüldüğümü ve bu sürecin de bize çok zaman kaybettirdiğini ekleyebilirim. Ben de eksiğimizin olduğunu düşünüyorum ama yine de bu ülkenin Emek ve Özgürlük İttifakı’na ihtiyacı olduğu kanaatimizi koruyoruz. İttifakın daha yetkin, daha rekabetçi, daha gelişmiş ve daha canlı olması gerekiyor. Hem kendi içimizde hem de müttefik güçlerimizle, hatta ittifaka dahil olmayan siyasi partiler, sendikalar ve kitle örgütleriyle bunun nasıl mümkün olacağını değerlendirmek gerekiyor bence.

Selahattin Demirtaş da partisine bir dizi eleştiri sunarak aktif siyaseti bıraktığını açıkladı. Öncelikle bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz? TİP’in ve Türkiye’deki sosyalistlerin Selahattin Demirtaş’la dayanışmanın ötesine geçen bir siyasi birliği sürdürmesi mümkün müdür?

Seçim sonuçları henüz çok taze. Bu nedenle siyasi kişilik olarak her birimizin ve tüm siyasi partilerin, HDP’nin, Yeşil Sol Parti’nin, onu oluşturan partilerin, TİP’in, diğer sol ve sosyalist güçlerin ve ülkedeki herkesin bir değerlendirme sürecine ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Yani, yapabileceğimiz ve yapamayacağımız şeyler var. Ama sonunda, resim net. AKP iktidarına son veremedik, bu çok değerli bir görev önümüzde. Bunun kolay matematiksel hesapların ötesinde büyümeyi, güçlenmeyi ve toplumsal çabayı yaygınlaştırmayı gerektiren bir misyon olduğunu bir kez daha gördük. Siyasi, ideolojik, örgütsel ve hatta kültürel düzeyde daha gelişmiş bir çaba sürecini hep birlikte tartışmalıyız.

-Bunu bir yenilgi olarak mı tanımlıyorsunuz?

Bunu yenilgi olarak tanımlamıyorum ama istediğimiz sonucu alamadık. Almak bizim elimizdeydi, fırsatlar vardı. Ancak AKP’nin kurduğu oyunu bozacak durumda değildik. İşin içinde hile vardı, eşit olmayan güç kullanımı vardı, devlet tesislerinin değeri vardı, muhalefetin manipülasyonu vardı. Bütün bunlara rağmen kazanmamız gerekiyordu. Bundan sonraki süreç bu şekilde olacak. Rastgele bir bahane üretmeden önce bir hesap yapıp kendimizi değerlendirmemiz gerekiyor ama bu Türkiye’deki alışılagelmiş siyaset tarzı gibi olmamalı. Hafta sonu Parti Meclisi toplantısı yaptık ve önümüzdeki ay tüm TİP’liler, TİP’e gönül verenler ve seçim çalışmalarına katılan tüm vatandaşlarımızla değerlendirme toplantıları yapacağız. Oradan alacağımız sonuçlar doğrultusunda kongre takvimimizi oluşturacağız. Bu, “Bütün ilçe ve illerde tek partinin büyük kongresini yapalım” diye geçirilecek bir süreç değil. Bence HDP emsal bir karar aldı. Büyük ihtimalle diğer sol sosyalist güçler de aynısını yapacaktır.

‘ADAY OLSAYDIK İKİNCİ TURU TAKİP EDERİZ SÖYLEYECEK DURUMDA DEĞİLİM’

– Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı Millet İttifakı içinde önemli bir şekilde tartışıldı. Kılıçdaroğlu bu süreçte Altı Tablo’nun krize girdiği ilk günün hemen ardından TİP ve Sol Parti’yi ziyaret etti. Bu ziyaretler planlandı mı? Yoksa anlık mıydı?

O konuşmalar deprem gündemiyle ilgiliydi. Toplantımız Altı Masa krizinden hemen sonra geldi.

– Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ittifak olarak destek verdiniz. Ama aksi görüşler de var. İttifakın ikinci tura aday çıkarması gerektiğini, bu nedenle Cumhur İttifakı’nın muhalefete yönelik “Terör örgütleriyle işbirliği yapıyorlar” propagandasının boşa çıkarılması gerektiğini söyleyenler var. Bu değerlendirmeye katılıyor musunuz?

Tartışılabilir ama kesin olarak böyle olacağını söyleyemem çünkü bilmiyoruz. Muhtemelen bu süreç dediğiniz gibi işleyebilirdi. Ancak tam tersi de olabilirdi. Yani birincil tıpta kazanılamadığı görülünce sandığa katılım çok az azaltılsaydı Tayyip Erdoğan birinci sınıfta seçimi kazanabilirdi. Böyle olmazdı diyemem… Bugünkü taktikle en azından birinci basamakta Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de çoğunluk olmadığını gösterdik. Türkiye’nin büyük çoğunluğunun aslında Tayyip Erdoğan’a karşı olduğunu ve onu istemediğini gösterdik. Bu değerli ve değerli bir bilgidir. Oburluğu tercih etseydik, aday gösterseydik kesinlikle ikinci cinste kalırdık diyecek durumda değilim.

‘ERDOĞAN’A KARŞI DİRENİŞLERİ GÖRDÜK’

– Cumhur İttifakı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hem cumhurbaşkanlığını hem de çoğunluğu, yani açık bir zafer kazandı. Muhalif güçler olarak Cumhur İttifakı’na karşı ortak mücadele zemini oluşturabilir misiniz?

Evet Cumhur İttifakı istediği sonucu aldı ama gördük ki Cumhur İttifakı’na, özellikle AKP ve Tayyip Erdoğan’a karşı toplumda biriken direniş kırılamadı. Bunun son derece değerli olduğunu düşünüyorum. Siyaset alanında birçok eksiklikten bahsedebiliriz. Kendi adımıza birçok eksiklikten bahsedebiliriz. Ancak toplumsal alana baktığımızda bir direnme eğilimi, teslim olmama iradesi tüm heybetiyle karşımızda duruyor. Tüm siyasetçilerin bundan bir sonuç çıkarması ve sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Halkta bu büyük direnişi nasıl gerçekleştirebiliriz? Nasıl organize olabiliriz? Ben daha çok işin o kısmındayım. Siyasetin merkezde, Ankara’da, TBMM’de kurulacak masalarda kurulacak ittifaklardan çok toplumsal alanda o direnişi ortaya çıkarabilecek bir örgütlenme arayışında olması gerektiği kanaatindeyim. Türkiye Meclisi ve siyasi partilerin genel merkezlerinde.

-Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklediğin için soruyorum, sizce kampanyası doğru muydu? Kaybettiği bir şey var mıydı? Millet İttifakı’ndaki dört parti katkıda bulundu mu?

Seçimleri kazanmanın sadece bir kampanya işi olmadığını düşünüyorum. Ayrıca ittifaka katılan dört partiden de önemli bir takviye gelmediği açık. Seçimden önce yine söyledim; Seçmen pasta değildir. Pastanın dilimlerini böyle birleştirirseniz çoğunluğu alırsınız, böyle birleştirirseniz şu kadar oy alırsınız. Kolay bir matematik hesabı olmamalı. Herhalde bu seçimden çıkarmamız gereken en değerli sonuçlardan biri şudur: İnsan sayı değildir. Siyasi başarı matematiksel süreçlerle elde edilemez. Siyasal başarı için toplumsal ve siyasal bir dönüşüme ihtiyaç vardır. Buna odaklanmamız gerekiyor. Türkiye’de özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş ve ittifaklar oluşmaya başladıktan sonra siyaseti basit bir matematik hesabı olarak gören bir anlayış hâkim oldu. Bunun işe yaramadığını gördük. Yapılması gereken toplumsal-politik bir dönüşümü zorlamak. Bunu başarabilirsek, siyasi sonuçları mutlaka gerçekleşecektir. Politika sadece basit bir matematik ya da iyi reklamcılık değildir.

‘SÖZDE MUHALEFET KANALLARI ULUSAL İTTİFAKIN DOĞRU UNSURLARINI TÜRÜNE GÖRE TERCİH ETTİ’

– Seçim sürecine yaklaştıkça muhalefete yakın kanallarda TİP’lilerin görünürlüğü azaldı. Sizce bunun sebebi neydi?

Düşmedi, TİP’e karşı net bir abluka uygulandı. TİP’in yükselişini gördüler ve bundan rahatsız oldular. Görünürlüğünü engellemeye çalıştılar. Sözde muhalefet kanalları TİP yerine Millet İttifakı’nın doğru unsurlarının çıkmasını tercih etti. Bunun ne kendilerine ne de ülkeye bir faydası olmadığı anlaşıldı. Medya teşkilatındaki bozulmanın muhalefet medyasını da etkilediğini üzülerek yaşadık.

– 9 ay sonra yerel seçimler için sandık başına gidilecek. Savunduğunuz bir yer var mı? Yerel seçimlerde oy oranınızı yükseltebilir misiniz? İttifak devam edebilir mi?

İttifakın seçimin ötesinde planları var. Bu son çabayı merkeze alacaksak, milyonlarca insanın iki kutuplu siyasetin dışında aktif olarak yer alabileceği bir Emek ve Özgürlük İttifakı’na kesinlikle ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Kuşkusuz yerel seçimler açısından ayrı ayrı ele alacağız. Biz de TİP olarak sosyalist belediyecilik anlayışını Türkiye’de vatandaşa bir seçenek olarak sunmak, örnekleri ortaya koymak ve Türk siyasetinde yeni bir çizgi çizmek için yerel seçimleri de değerlendireceğiz. Bazı belediyelerin artık sosyalistler ve memurlar tarafından yönetildiği örnekleri ikimiz de çoğaltmak istiyoruz ve özellikle belediye meclislerinde mevcut gidişatı değiştirecek güçlü bir sosyalist muhalefetin olması için çalışmalara başladık.

– Partinizin Hatay Milletvekili Can Atalay şu anda tahliye olmadı. Bu süreçte hangi adımları atacaksınız?

Derhal tahliye kararı vermemek tamamen hukuka aykırıdır. Türkiye’de halkın iradesini, oy hakkını gasp etme girişimiyle karşı karşıyayız. Bunu sessizlikle falan karşılamamız beklenemez. Tipik adımlar atıldı. Şimdi orada bekliyoruz. Böyle akıl dışı bir uygulamaya gitmemeleri için ümidimizi savunmaya çalışıyoruz. Ama öte yandan arkadaşlarımız bu sesi tüm Türkiye’ye yükseltecekler. Biz de Can’ın milletvekilliği görevini yerine getirmesinin engellenmesi konusunu meclis çalışmalarının her aşamasında gündeme getirmeye devam edeceğiz. Ölene kadar bunun unutulmasına ve üstünün örtülmesine izin vermeyeceğiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu